"Herhalde bir babanın gidişi gibidir hiç olmak hissi" dedi çocuk Ve üzerindeki koyun yönüyle yapılmış yorganı attı Yavaş yavaş doğruldu Her zaman yaptığı gibi yorganını pansiyon hayatında edindiği alışkanlık gibi düzeltmedi Kaygılıydı biraz Etrafına baktı Vazoda solmakta olan hayatın hüzünlü bakışlarını görmek istedi Ama olmadı hayatı ve solmayı başka yerlerde aramalıydı Ve hızlıca evden çıktı Apartman merdivenlerini indi Sanki felsefe basamaklarını çıkıyordu gibi hissetti bir an ve duraksadı "Asansörü de bir türlü yaptırmadı bu yönetici" dedi Apartmanın önünde soğuktan titremekte olan bir kediyi gördü "Hayat soğuktan titreyen bir kediyi kucağına almak mıdır" diye düşündü "Aman banane tanrı düşünsün bunu" dedi Yürüdü Ve hiçliğin çıkmaz sokağında buldu kendini Nasırlı ellerinin kokusunu solabiliyordu Ve olmayan bir varlığı hissetti "Kim bilmez ki yok olmak hissini"? dedi kendi kendine Sığırcık alayı geçmekteydi ışık h
belki yalnızlığı hecelemek ve öğelerine ayırmak kimsesizliğin acısını sigaranın dumanıyla morfinleyip dindirmek ve anlamadığın şarkıda çocukluğuna gitmek gibi bir şeydir yaşam belki kaplumbağaların son sürat koştuğu bir arena ve karıncaların ise tembellikten aç kalıp ölmesi gibi bir şeydir yaşam belki de çocukların mutluluğu uçurtmanın özgürlüğünde aramasıdır ve ellerini kesen iplerin varlığından habersiz olmasıdır yaşam kim bilebilir ki? belki ressam'ın tuvalinde tanrıyı istediği gibi resmetmesi din adamının tanrıyı ışık almayan bir hücreye hapsetmesi ve timsah avcısının timsah gözyaşları dökmesi gibi birşey değildir yaşam! belki bilgenin realist oluşunu mitolojik bir hikayeye dayandırması ve iki kere iki dört eder realitesini bilmeyenin ise vatan haini olması gibi bir şey değildir yaşam. belki de görülenin aslında var olmadığını ve görülmeyenin varolduğunu bilmemek değildir yaşam kim bilebilir ki?