"Herhalde bir babanın gidişi gibidir hiç olmak hissi" dedi çocuk
Ve üzerindeki koyun yönüyle yapılmış yorganı attı
Yavaş yavaş doğruldu
Her zaman yaptığı gibi yorganını pansiyon hayatında edindiği alışkanlık gibi düzeltmedi
Kaygılıydı biraz
Etrafına baktı
Vazoda solmakta olan hayatın hüzünlü bakışlarını görmek istedi
Ama olmadı hayatı ve solmayı başka yerlerde aramalıydı
Ve hızlıca evden çıktı
Apartman merdivenlerini indi
Sanki felsefe basamaklarını çıkıyordu gibi hissetti bir an ve duraksadı
"Asansörü de bir türlü yaptırmadı bu yönetici" dedi
Apartmanın önünde soğuktan titremekte olan bir kediyi gördü
"Hayat soğuktan titreyen bir kediyi kucağına almak mıdır" diye düşündü
"Aman banane tanrı düşünsün bunu" dedi
Yürüdü
Ve hiçliğin çıkmaz sokağında buldu kendini
Nasırlı ellerinin kokusunu solabiliyordu
Ve olmayan bir varlığı hissetti
"Kim bilmez ki yok olmak hissini"? dedi kendi kendine
Sığırcık alayı geçmekteydi ışık hızıyla
Gülümsedi
Zamanın erimekte olduğunu hissetti
"Bu düşünce de nedendir" dedi
"Hız çağında kaplumbağa olmak hissi"
Hiç olmak hissini bilmek istiyordu
En çokta iliklerine kadar bir babanın varlığını bilmek hissini
Ve toprak olan arkadaşının kafasında tanrının lanetli ellerini anımsadı
Yürüdü
Çamaşır ipinde asılı hayal kırıklıklarını gördü
"Nedendir bu kadar pişmanlık" dedi
"Hüzünler midir beynimi kemirmekte olan
yoksa keşkelerim midir?" diye sordu
Omuzunda tanrının özene bezene yaratığı muhabbet kuşunu gördü
"İşte bu" dedi
"Varoluş budur!! sahiden de bu mu?"
Ve
"Kaygılar dünyasında yaşıyoruz" dediğini duydu
evet kendi sesini çok net bir şekilde kavrayabiliyordu.
"insanın kendi sesini duyup algılaması ne kadar ızdıraplı"
Arkasında tüm etik olmayan kimliğiyle bir ayna durmakta
Döndü ve baktı
Yok oluşlar arasında çırpınmakta olan varoluşsallığı
Ne çok acı çekiyordu hakikat
Dikkatlice baktı zaman otlağına
Elinde bir asasıyla karasakallı bir bilge durmakta
- Hey sen.. sana diyorum sana... ne arıyorsun tanrının tarlasında?
- Kendi mi!
- Kendini mi yoksa kendin olmak istediğin kendini mi?
- Bilmem ki!
- Tanrı burada! Tam burada!
Diyerek kalbini işaret etti çocuğa
Çocuğun ağzından tuzlu bir tat ve bulanıklaşan bir pencereden dışarıyı seyreder gibi hissetti kendini
Bilgenin omuzunda gülümseyen bir karga
- Bak bu varoluş
- Varoluş mu?
- Evet varoluş... bak varoluşun parmak izi.. tecellinin ayak sesi...
- Evet tanrı burada
Diyerek elini kalbinin üzerine koydu çocuk
- Gör!!.. Duy!!.. Yaşa!!...
- Ya babamın gidişi?
- Bilmem ki!
- Biliyorum ben
Diyerek kalbini işaret etti ve gülümsedi
"yok olmak için ne kadar da bahanem var!" dedi
Gitti gitti ta tanrının ufuk çizgisine kadar
Gördü Adem'in ham meyvesini
Çiğnedi çiğnedi ve tükürdü tanrı tarlasına
"İşte özgürlük budur! Beni duyuyor musun?"
" Tanrım beni duyuyor musun?"
"Tanrım...."
Ve üzerindeki koyun yönüyle yapılmış yorganı attı
Yavaş yavaş doğruldu
Her zaman yaptığı gibi yorganını pansiyon hayatında edindiği alışkanlık gibi düzeltmedi
Kaygılıydı biraz
Etrafına baktı
Vazoda solmakta olan hayatın hüzünlü bakışlarını görmek istedi
Ama olmadı hayatı ve solmayı başka yerlerde aramalıydı
Ve hızlıca evden çıktı
Apartman merdivenlerini indi
Sanki felsefe basamaklarını çıkıyordu gibi hissetti bir an ve duraksadı
"Asansörü de bir türlü yaptırmadı bu yönetici" dedi
Apartmanın önünde soğuktan titremekte olan bir kediyi gördü
"Hayat soğuktan titreyen bir kediyi kucağına almak mıdır" diye düşündü
"Aman banane tanrı düşünsün bunu" dedi
Yürüdü
Ve hiçliğin çıkmaz sokağında buldu kendini
Nasırlı ellerinin kokusunu solabiliyordu
Ve olmayan bir varlığı hissetti
"Kim bilmez ki yok olmak hissini"? dedi kendi kendine
Sığırcık alayı geçmekteydi ışık hızıyla
Gülümsedi
Zamanın erimekte olduğunu hissetti
"Bu düşünce de nedendir" dedi
"Hız çağında kaplumbağa olmak hissi"
Hiç olmak hissini bilmek istiyordu
En çokta iliklerine kadar bir babanın varlığını bilmek hissini
Ve toprak olan arkadaşının kafasında tanrının lanetli ellerini anımsadı
Yürüdü
Çamaşır ipinde asılı hayal kırıklıklarını gördü
"Nedendir bu kadar pişmanlık" dedi
"Hüzünler midir beynimi kemirmekte olan
yoksa keşkelerim midir?" diye sordu
Omuzunda tanrının özene bezene yaratığı muhabbet kuşunu gördü
"İşte bu" dedi
"Varoluş budur!! sahiden de bu mu?"
Ve
"Kaygılar dünyasında yaşıyoruz" dediğini duydu
evet kendi sesini çok net bir şekilde kavrayabiliyordu.
"insanın kendi sesini duyup algılaması ne kadar ızdıraplı"
Arkasında tüm etik olmayan kimliğiyle bir ayna durmakta
Döndü ve baktı
Yok oluşlar arasında çırpınmakta olan varoluşsallığı
Ne çok acı çekiyordu hakikat
Dikkatlice baktı zaman otlağına
Elinde bir asasıyla karasakallı bir bilge durmakta
- Hey sen.. sana diyorum sana... ne arıyorsun tanrının tarlasında?
- Kendi mi!
- Kendini mi yoksa kendin olmak istediğin kendini mi?
- Bilmem ki!
- Tanrı burada! Tam burada!
Diyerek kalbini işaret etti çocuğa
Çocuğun ağzından tuzlu bir tat ve bulanıklaşan bir pencereden dışarıyı seyreder gibi hissetti kendini
Bilgenin omuzunda gülümseyen bir karga
- Bak bu varoluş
- Varoluş mu?
- Evet varoluş... bak varoluşun parmak izi.. tecellinin ayak sesi...
- Evet tanrı burada
Diyerek elini kalbinin üzerine koydu çocuk
- Gör!!.. Duy!!.. Yaşa!!...
- Ya babamın gidişi?
- Bilmem ki!
- Biliyorum ben
Diyerek kalbini işaret etti ve gülümsedi
"yok olmak için ne kadar da bahanem var!" dedi
Gitti gitti ta tanrının ufuk çizgisine kadar
Gördü Adem'in ham meyvesini
Çiğnedi çiğnedi ve tükürdü tanrı tarlasına
"İşte özgürlük budur! Beni duyuyor musun?"
" Tanrım beni duyuyor musun?"
"Tanrım...."
Yorumlar
Yorum Gönder